Sunday Aug 18, 2024
Çalıkuşu ve Ayı
Bir yaz günü ayıyla kurt ormanda dolaşıyordu. Derken ayı bir kuşun çok güzel öttüğünü duydu. "Kurt kardeş, bu nasıl bir kuş? Ne de güzel ötüyor?" diye sordu. Kurt, "O kuşların kralıdır; onu sevip saymalıyız" dedi. Bu bir çalıkuşuydu. "Öyleyse onun sarayını görmek isterim, beni oraya götür!" diye tutturdu ayı. "Öyle kolay değil bu iş. Önce kraliçe gelsin bakalım" dedi kurt. Az sonra kraliçe gelip kondu; gagasında yem vardı; kral da geldi. Yavrularını beslediler. Ayı hemen onların yanına varmak istedi, ama kurt onu kolundan tutarak engelledi: "Hayır, bekle de ana babaları gitsin!" dedi. Böylece yuvanın bulunduğu deliği gözleyip beklediler. Ama ayı sabırsızlandı ve kral sarayını görmek istedi; çok geçmeden oraya vardı. Kralla kraliçe uçup gitmişti; ayı içeri girince orada beş altı tane yavru kuş gördü. "Kral sarayı bu mu yani? Berbat bir saray! Sizler de sözüm ona kral çocuğusunuz ha? Sizi gidi soysuzlar sizi!" diye söylendi.
Yavru kuşlar bunu duyunca çok kızarak, "Biz soysuz değiliz! Ailemiz soylu bir ailedir; sen görürsün gününü" diye bağırıştı.
Ayıyla kurt biraz çekinerek mağaralarına döndüler. Ama yavru kuşlar cıyak cıyak öttü ve ana babaları gelince:
"Hadi bakalım, biz yemek yemeyeceğiz. Önce bizim soylu olup olmadığımıza karar verin! Ayı hurdaydı, bizi azarladı" diye yakındı.
Yaşlı kral "Sakin olun, bu işi hallederiz" dedi. Ve eşiyle birlikte ayının mağarasına uçtu. Oraya varınca, "Bana bak, ayı! Çocuklarımı niye azarladın sanki? Bu yüzden sana karşı kanlı bir savaş açacağız!" dedi.
Böylece savaş ilan edildi. Tüm dört ayaklılar toplandı: öküz, eşek, at, geyik, ceylan ve diğerleri. Çalıkuşu da havada uçan tüm kuşları çağırdı: sadece büyük kuşları değil, sivrisinekleri, eşek arılarını, bal arılarını ve sinekleri de.
Savaş zamanı gelip çatınca çalıkuşu düşman generalinin kim olduğunu saptamak üzere casus gönderdi. İçlerinden en kurnazı sivrisinekti; düşmanın bulunduğu ormana uçtu; oradaki bir ağaç yaprağının üzerine konarak parolayı öğrendi.
O sırada ayı, tilkiyi çağırarak şöyle konuştu: "Tilki, sen dört ayaklı hayvanlar içinde en kurnazısın; general sen ol ve kumandayı ele al!"
"Olur" dedi tilki. "Benim kuyruğum oldukça uzun ve tüylüdür; sorguçlu miğfere benzer. Ben kuyruğumu kaldırırsam, anlayın ki her şey yolundadır. O zaman hücuma kalkarsınız. Kuyruğumu indirirsem kaçın kaçabileceğiniz kadar!"
Sivrisinek bunları duyduktan sonra hemen geri dönerek çalıkuşuna hepsini anlattı.
Çatışmanın başlayacağı sabah, üü-üf, o dört ayaklılar öyle bir gürültüyle yürüyüşe kalktı ki, yer yerinden oynadı. Çalıkuşu da kendi ordusuyla havadan öyle cıyak cıyak öterek ve vızıldayarak geldi ki, korkmamak elde değildi. İki düşman birbirine girdi. Çalıkuşu önce eşek arılarını gönderdi; onlar tilkinin kuyruğunu sokacaktı!
Ve de tilki kuyruğu sokulur sokulmaz irkildi, bir bacağım yukarı kaldırdı. Yine de dişini sıkıp dayandı ve kuyruğunu havada tutmaya devam etti. Ama ikinci kez sokulduğunda onu biraz aşağı indirdi.
Üçüncü sokuluştan sonra daha fazla dayanamadı; haykırarak kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı. Öbür hayvanlar bunu görünce savaşı kaybettiklerini sanarak kaçmaya başladı. Her biri kendi mağarasına koştu. Kuşlar savaşı kazanmıştı!
Kral ve kraliçe çalıkuşu yavrularının yanına vararak:
"Artık sevinin çocuklar! İstediğiniz kadar yiyip için; savaşı biz kazandık!" dedi.
Ama yavru çalıkuşları, "Henüz yemeyiz; önce ayı yuvamızın önüne gelip özür dilesin ve bizim namuslu çocuklar olduğumuzu söylesin!" diye karşılık verdi. Bunun üzerine çalıkuşu ayının inine uçtu ve "Heey, ayı! Git çocuklarımdan özür dile ve onların namuslu olduğunu ilan et, yoksa seni ayağımızın altına alırız!" diye seslendi.
Ayı çok korkarak oraya gidip özür diledi.
Yavru çalıkuşları sevindi; hepsi gecenin geç saatine kadar yiyip içti ve eğlendi.
Yavru kuşlar bunu duyunca çok kızarak, "Biz soysuz değiliz! Ailemiz soylu bir ailedir; sen görürsün gününü" diye bağırıştı.
Ayıyla kurt biraz çekinerek mağaralarına döndüler. Ama yavru kuşlar cıyak cıyak öttü ve ana babaları gelince:
"Hadi bakalım, biz yemek yemeyeceğiz. Önce bizim soylu olup olmadığımıza karar verin! Ayı hurdaydı, bizi azarladı" diye yakındı.
Yaşlı kral "Sakin olun, bu işi hallederiz" dedi. Ve eşiyle birlikte ayının mağarasına uçtu. Oraya varınca, "Bana bak, ayı! Çocuklarımı niye azarladın sanki? Bu yüzden sana karşı kanlı bir savaş açacağız!" dedi.
Böylece savaş ilan edildi. Tüm dört ayaklılar toplandı: öküz, eşek, at, geyik, ceylan ve diğerleri. Çalıkuşu da havada uçan tüm kuşları çağırdı: sadece büyük kuşları değil, sivrisinekleri, eşek arılarını, bal arılarını ve sinekleri de.
Savaş zamanı gelip çatınca çalıkuşu düşman generalinin kim olduğunu saptamak üzere casus gönderdi. İçlerinden en kurnazı sivrisinekti; düşmanın bulunduğu ormana uçtu; oradaki bir ağaç yaprağının üzerine konarak parolayı öğrendi.
O sırada ayı, tilkiyi çağırarak şöyle konuştu: "Tilki, sen dört ayaklı hayvanlar içinde en kurnazısın; general sen ol ve kumandayı ele al!"
"Olur" dedi tilki. "Benim kuyruğum oldukça uzun ve tüylüdür; sorguçlu miğfere benzer. Ben kuyruğumu kaldırırsam, anlayın ki her şey yolundadır. O zaman hücuma kalkarsınız. Kuyruğumu indirirsem kaçın kaçabileceğiniz kadar!"
Sivrisinek bunları duyduktan sonra hemen geri dönerek çalıkuşuna hepsini anlattı.
Çatışmanın başlayacağı sabah, üü-üf, o dört ayaklılar öyle bir gürültüyle yürüyüşe kalktı ki, yer yerinden oynadı. Çalıkuşu da kendi ordusuyla havadan öyle cıyak cıyak öterek ve vızıldayarak geldi ki, korkmamak elde değildi. İki düşman birbirine girdi. Çalıkuşu önce eşek arılarını gönderdi; onlar tilkinin kuyruğunu sokacaktı!
Ve de tilki kuyruğu sokulur sokulmaz irkildi, bir bacağım yukarı kaldırdı. Yine de dişini sıkıp dayandı ve kuyruğunu havada tutmaya devam etti. Ama ikinci kez sokulduğunda onu biraz aşağı indirdi.
Üçüncü sokuluştan sonra daha fazla dayanamadı; haykırarak kuyruğunu bacaklarının arasına sıkıştırdı. Öbür hayvanlar bunu görünce savaşı kaybettiklerini sanarak kaçmaya başladı. Her biri kendi mağarasına koştu. Kuşlar savaşı kazanmıştı!
Kral ve kraliçe çalıkuşu yavrularının yanına vararak:
"Artık sevinin çocuklar! İstediğiniz kadar yiyip için; savaşı biz kazandık!" dedi.
Ama yavru çalıkuşları, "Henüz yemeyiz; önce ayı yuvamızın önüne gelip özür dilesin ve bizim namuslu çocuklar olduğumuzu söylesin!" diye karşılık verdi. Bunun üzerine çalıkuşu ayının inine uçtu ve "Heey, ayı! Git çocuklarımdan özür dile ve onların namuslu olduğunu ilan et, yoksa seni ayağımızın altına alırız!" diye seslendi.
Ayı çok korkarak oraya gidip özür diledi.
Yavru çalıkuşları sevindi; hepsi gecenin geç saatine kadar yiyip içti ve eğlendi.
Bu bölüm size Podbean.com tarafından sunulmaktadır.