Sunday Aug 18, 2024

Akıllı Terzi

Bir zamanlar çok kibirli bir prenses vardı. Karşısına ne zaman bir damat adayı çıksa bilmece sorar, adam bilmeyince de alay ederek geri gönderirdi. Bir gün ilan etti ki, soracağı bilmeceyi kim bilirse onunla evlenecekti.
Derken üç erkek terzi prensese talip oldu. İçlerinden yaşlı olan ikisi çok zeki geçinirdi; bu kez de zekâlarına güvendiler. En genç olan üçüncü terzinin elinden doğru dürüst bir iş gelmezdi; yani ancak şansına güvenebilirdi.
Öbür iki terzi ona, "Sen evde kal. Bu kafayla bu işin altından kalkamazsın" dedi.
Ama küçük terzi onlara aldırış etmedi. Kafasına koymuştu bir kere; ardına bakmadan bu yolda gidecekti.
Üçü de prensesin karşısına çıktı; bilmecesini sormasını dilediler; deveye hendek atlatacak kadar zeki olduklarını düşünüyorlardı.
Prenses, "Başımda iki çeşit saç var, bunların rengi ne?" diye sordu.
Birinci terzi, "Bundan daha kolay ne var! Onların rengi siyah ve beyaz. Tıpkı beyaz örtüye serpilmiş tuzla karabiber gibi" dedi.
Prenses, "Yanlış tahmin ettin" dedi. "Sen söyle bakalım" diyerek İkinciye döndü.
O da, "Ne siyah, ne de beyaz. Kahverengiyle kırmızı; tıpkı babamın ceketi gibi" diye cevap verdi.
Prenses, "Yanlış tahmin ettin" diyerek üçüncüye döndü. "Sen biliyorsun galiba, söyle bakalım" dedi.
Küçük terzi küstahça, "Prensesin başında bir tel gümüş, bir tel de altın saç var; yani renkleri de öyle" dedi.
Prenses bunu duyunca sarardı; korkudan neredeyse yere düşecekti. Çünkü küçük terzi bilmişti! Oysa bunu dünyada hiç kimsenin bilemeyeceğini sanıyordu. Kendini toparladıktan sonra, "Beni henüz kazanmadın. Bir şey daha yapman gerekiyor. Aşağıdaki ahırda bir ayı kalmakta. Geceyi onun yanında geçireceksin. Oradan canlı çıkarsan benimle evlenebilirsin" dedi.
Terziden kurtulmayı düşünmüştü, çünkü o zamana kadar hiçbir insan ayının pençesinden kurtulamamıştı.
Küçük terzi yılmadı, hatta keyiflendi. "Başarının yarısı cesur olmaktan geçer" dedi.
Akşam olunca küçük terziyi ayının yanına soktular. Ayı hemen ona saldırarak pençesiyle hoş geldin demek istedi.
Oğlan, "Ağır ol bakalım! Dur da seni sakinleştireyim" diyerek sanki hiçbir şey olmamış gibi cebinden birkaç tane fındık çıkararak onları kırıp yedi.
Bunu gören ayının iştahı kabardı ve o da fındık istedi. Terzi elini cebine atarak ona bir avuç dolusu verdi; ama bunlar fındık değildi; çakıl taşıydı! Hayvan onları ağzına attı, ama istediği gibi çiğneyemedi. "Amma da aptal şeysin! Bir fındığı bile ısıramıyorsun" diye aklından geçirdi ayı.
"Şu fındıkları sen ısır" dedi terziye.
"Ne biçim şeysin sen! Koskoca ağzın var, ufacık bir fındığı bile ısıramıyorsun" diyen küçük terzi, cebinden taş yerine bir fındık çıkararak ısırdı ve onu ikiye böldü.
"Şunu bir kere de ben deneyeyim! Sana baktım da, bu iş pek zor değil gibi geldi bana. Ben de yapabilirim" dedi ayı.
Terzi ona yine çakıl taşı verdi. Ayı var gücüyle onları ısırmaya çalıştı. Başarabildiğini sanma!
Derken terzi ceketinin iç cebinden bir keman çıkararak güzel bir parça çaldı.
Ayı müziği işitince dayanamadı, oynamaya başladı.
Bir süre dans ettikten sonra bundan o kadar hoşlandı ki, "Bana bak, keman çalmak zor mu?" diye sordu terziye.
"Çok kolay; bak, sol elimin parmaklarını şuraya koyuyorum, sağ elimle de yayı çekiyorum; ondan sonra gıy! gıy! gıy! çalmaya başlıyorum" dedi terzi.
"Bunu ben de öğrensem! O zaman istediğim kadar çalar, dans ederim" dedi ayı. "Ne dersin? Bana ders verir misin?"
"Seve seve. Yeter ki, biraz yeteneğin olsun! Ama bakayım, pençelerin çok iri; tırnaklarını biraz kesmem gerekecek" diyen terzi, bir mengene alıp getirdi; ayı, pençelerini uzattı; oğlan onları güzelce mengeneye kıstırdı ve "Ben makas alıp dönünceye kadar bekle" dedi. Ayı homurdanadur- sun, oğlan samanlığın bir köşesine çekilerek derin bir uykuya daldı.
O akşam prenses ayının homurtularını işitince sandı ki, hayvan terziyi yuttu da keyiften homurdanıyor!
Bu yüzden ertesi sabah neşeyle uyanıp kalktı ve gidip ahıra baktı. Ama küçük terzi sudan yeni çıkmış balık kadar canlı ve dipdiri karşısında durmaktaydı.
Prenses hiç ses çıkarmadı; herkesin önünde söz verdiğine göre sözünü tutacaktı.
Kral bir araba çağırttı. Prenses terziyi de yanma alarak bu arabayla kiliseye gitti. Nikâh orada kıyılacaktı. Onlar gide- dursun, genç oğlanı çekemeyen öbür iki terzi ayının pençelerini mengeneden kurtardı. Ayı büyük bir öfkeyle arabanın peşine takıldı.
Prenses homurtuları ve bağırtıları duyunca çok korktu: "Eyvaah, ayı peşimizde! Seni yakalayacak" dedi.
Küçük terzi hazırdı; arabanın içinde amuda kalkarak bacaklarını pencereden çıkarıp sallamaya başladı ve ayıya seslendi: "Şu mengeneyi görüyor musun? Buradan çekip gitmezsen seni yine kıstırırım!"
Ayı bunu görünce gerisin geriye döndü. Bizim terzi de rahat rahat kilisenin yolunu tuttu. Orada prensesle nikâhları kıyıldı. Ömürlerinin sonuna kadar ikisi de mutlu yaşadı. İnanmayan beri gelsin!

Bu bölüm size Podbean.com tarafından sunulmaktadır.

Copyright 2024 Podbean All rights reserved.

Podcast Powered By Podbean

Version: 20240731